Ali Çeliker

SEVGİye SAYGI ya DAİR…

Ali Çeliker

Sevmek, bir tutku değildir.

Sevgi yaratılışın ana gayesidir.

Sevgisiz olan iblistir ki, o da cennetten kovulan, cehennemin müdavimidir.

Sevmek, kibirden uzak mütevaziliktir, alçak gönüllüktür, Çocukla çocuk olmaktır.

Sevmek fiilinin ana teması olan sevgi yürekten gelirse gerçektir.

Saygısı olmayanın ise, yüreğinde sevgisi yoktur, göstermeliktir.

Saygı, sevginin önünde rükuya varış biçimidir.

Bunların değerine paha biçilemez,

Bie ederi olan sevgi-saygı anlamsızdır, nereye koyarsan oranın rengini alır. Göstermeliktir, Başkasına

gösteriştir, başkası seviyor desin, saygılı desin içindir. Daha ötesi, Sigara ile kurulan arkadaşlıktır. (Olmaz olsun..!)

Yunus ne de güzel tarif etmiş, dinin direğinin sevgi olduğunu…

Bir gönül kırmış isen, ol kıldığın namaz, namaz değil,

Namaz kılmaktan maksat O gönüle girmektir,

Ey hoca, istersen var bin kez hacca,

Hepsinden iyisi, bir gönüle girmektir..

Evet, sevgi gönüle girmektir, gönüller fethetmektir.

Ey sevdiğini zanneden sadist insanoğlu, Atilla İlhan da bak ne demiş seven için, bir ders al!

Ne kadar seviyorsun dersen;

‘’ Nar’’ kadar derim.

Dışımdan bir ben görünürüm,

İçimden binlerce sen dökülür.

Gerçek sevgi olsun istersen EMPATİ kur,

Empatinin zıddı bakar-körlüktür,

Bakar-körlük ise vicdansızlığa götürür ki…

Sonucunda, sevdim dediğini barbarca öldürür. Hayır, O hiç başkasını sevmedi, sadece kendini sevdi,

hem de barbarca, egoistçe. Kendini herşeyin üstünde gördü, Ya benimsin, ya hiçsin dedi, sen benim çıkarımca

seveceksin dedi.

Halbu ki, Yüreğinde yer eden sevgili; öldürmeyi bırakın, üzülür mü? Kendi canından aziz bilinmez mi?

O’na gelecek bana gelsin demez mi? Gerekirse yüreğine taş basıp, bir köşeye çekilip susmaz mı? Her an aklında tutmaz

mı? Rüyalarında köşk yapmaz mı? Uzakta da olsa, O’nun canı yandığında canı yanmaz mı? Hakkari’ye kar yağdığında

Edirne’de üşümez mi?...

Peki, biz ne dedik toplum olarak.. Vay cani! nasıl kıydın dedik, asalım, keselim dedik, ama, O caniye, o

canavarlık hissine götüren neydi? Diye hiç sormadık! Din bu mudur? demedik, Ahlak bu mudur? Kur’anı Kerimin

indirildiği cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülürken ilk ayet ‘’ÖLDÜRMEYİN’’ olmamış da, Kur’anı

Kerim’in ilk ayeti neden ‘’OKU’’ olmuş, demedik, hiç düşünmedik. Sadece Sinekleri öldürdük, bataklığı hiç görmedik.

Habuki, bataklığı kurutsak, sonraki canlar hepten kurtulacak.

Kısaca çözüm; iletişim ağırlıklı EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM… sonuç; EMPATİ ‘den sonra ahlak ile gelen

VİCDAN..

Bu nedenle derim, Empati odaklı iletişim dersi İlköğretimin ana dersi olsun. Göreceksiniz, gözlerdeki

gülücüğü, kalplerde sevgiyi, davranışlarda saygıyı, paranın satın alamadığı toplum nasıl olurmuşunu paranın karın

doyurmadığını, parayı kullanmanın nasıl bir sanat olduğunu..

Ders kitabından başka kitap okumayan birine bir şey anlatılamayacağından; Allah Türk Milletine, Eğitim

ile gelen Ne, Neden, Niçin, Nasıl? Sorularının cevabını aramayı, cevabını bulmayı, akabinde sineklerden evvel bataklığı

kurutmayı, düşünüp- akıl edinmeyi, göstermelik değil, bir can için yüreği sızlatan sevgiyi nasip etsin..

SEVGİ İLE KALIN, SAYGI İLE KALIN, HOŞ OLUN, HOŞÇA KALIN…

Saygı ile..

Yazarın Diğer Yazıları